Ortada rock ve bir de onun felsefesi
dolaşıyor. Bir hayalet gibi tam belirlenemeyen, tanımlamaktan da korkulan
felsefe... Bilinçte değil ama bilinçaltımızda dolaşıyor; sormaya korkuyoruz rock
felsefesi nedir diye... Sormaya ve cevap vermeye korkuyoruz. Çünkü bir çok
terimin içi, savunucuları ya da reddedicileri tarafından boşaltılmış ya da
fanatik bakışlara kurban edilmiş. Politik değerleri karşılayan terimlerle rock
felsefesinin anlatımı, kurban edilen bu değerlerin karşılığı olan terimleri
kullanmakla ancak mümkün oluyor. Kavram ve kavramlarla birlikte gelen us
kargaşası, seyirlik fantastik filmler kıvamına sokuyor beynimizi ve beynimizdeki
düşünceleri...
Fantastik olmaya, kendimizi zorlamaya, daha büyük bir dev
hayal etmeye gerek yok. En büyük devler bile gerçekte bir basketçinin ayak
numarasına eş değer ayakkabı giyiyor. Yani rock felsefesi, gerçek dışılık
üretecek kadar fantastik değil, hayatın dışında değil, tam olarak içinde ve
kendisidir. Hayatın kendisi dediğimiz şey ise bakışımızla renklenir, algılanır
ve yaşama kavuşturulur. Yolların, yollarımızın, hayallerimizin, umutlarımızın ve
istediğimiz bir dünyanın kendisini yani politiğini simgeler.
Rock
felsefesi öncelikle hangi düzlemde değerlendirilmelidir? Bunun cevabını “politik
düzlem” şeklinde verebiliriz. Eğer “politik” kelimesi sizi korkuttuysa ya da
“ben politik olmak istemiyorum, imdat” dediyseniz, o halde politik kelimesinin
kafanızdaki tanımını değiştirmemiz gerekecek. Çünkü kendi ürettiğimiz politik
bakışı sunar, yaşar, yaşatmak isteriz ya da diğerlerinin sunduğu politik
bakışlar bizi kıvamıyla yoğurur ve içine alır.
Her insan üzerine giydiği
elbisenin modelini, rengini, tarzını, üzerine aktardığı aksesuarı, konuşma
şeklini, bakış şeklini ve üretilen bir ürünü alma tercihini, politik görüşüyle
ortaya koyar. O halde şöyle diyebiliriz; yaşamda var olma rengi ve tercihi
eşittir; politik bakış...
Rock felsefesi, fanatik ve fantastik olmaktan
öte, hayatın alanlarına müdahale eden ve gerçeğin ortalığında bulunan bir
felsefedir.
Hemfikir olduğumuz şey; rock müziğinin sadece bir müzik
değil aynı zamanda bir görüş, hayata bir bakış açısı olduğu ise, bu görüş ve
bakış açımızın neye göre belirginleştiğini ortaya koyalım.
Hayatta her
felsefenin dayandığı, ilham aldığı bir ya da daha fazla felsefe, görüş, siyasi
düşünce vardır. Her düşünce bir başka düşünceyi etkiler, ilham verir,
yönlendirir ya da asimile eder. Rock felsefesinin ilhamını oluşturan görüş ise
anarşist görüştür. Anarşist görüşün tüm kıvamlarını kapsayan, ortak paydada
buluşulan felsefedir rock felsefesi...
Hemen tedirgin olmaya ya da
heyecanlanmaya gerek yok. Çünkü anarşist kelimesinin karşılığını şu ana kadar
babalarımızdan, dedelerimizden ve otorite olarak tanımlayacağımız güçlerden
öğrendik ve bu terim, bize korkulacak, zıvanadan çıkmış bir düşünce olarak lanse
edildi. Hatta diğer kişiye hakaret olarak da anarşist kelimesi kullanıldı.
Tiyatro eğitimi almak isteyen gence babası “Anarşist mi olacaksın? Öğretmen
olmak neyine yetmiyor?” gibi cümleler kullandı. 70’li yılların Türkiye’sinde
üniversite okumak isteyen gence anarşist gözüyle de bakıldı. Genellikle sol
görüşe mensup insanlara da anarşist denildi. Ama anarşizmin gerçek anlamı hiçbir
şekilde merak ya da tartışma konusu olmadı. Bu nedenle biz "anarşizm nedir"
konusunu tartışmaya açalım birlikte; anarşizm gerçekte neymiş, ne değilmiş
öğrenelim.
Anarşist; düzene karşı gelen, düzensizliği savunan, bunun
için her şeyi düzensiz hale getiren, düzenli duran koltuğu yana çeviren, düzenli
duran ağacı büken, düzenli duran masayı dağıtan, klozete değil, lavaboya işeyen,
yolda yamuk yumuk yürüyen bir adam değildir. Düzen kelimesini günlük hayattan
çekip alır, politik ve felsefi düzlemde algılarsak, düzen, otoriteyi simgeler
hale gelir. Anarşizm, otoritenin ve hiyerarşinin, yani azınlığın belirlediği
düzenin, toplumu ifade etmediğini gösterir. Bu nedenle bireyden topluma giden
uzlaşımsal ve eşgüdümsel, mütemadi oluşumu, otoritenin belirlediği oluşuma
tercih eder. Yani bireyin güdüsel gelişimiyle oluşan düzeni, otoritenin
belirleyeceği düzene karşı savunur. Bu savunuşun mantıksal ve ussal açıklamaları
vardır, yani biraz daha basit bir anlatımla, anarşizm “Bana ne! Ben böyle
istiyorum.” diyen bir görüş değil; “İstiyorum, ÇÜNKÜ” diyen bir görüştür.
Anarşizm, gelişimsel sürece ket vuran tabusal geleneği de gereksiz ve
faydasız bulur, reddeder. Bireyin ussal gelişiminin tamamlanması olan güdüsel
gelişimin, düzeni yaratacağını savunur. (diyalektiksel düzen)
Peki
anarşizm hangi siyasi rejime ya da hangi inanışa kendisini daha yakın hisseder?
İşte bu soruya cevap verilemez. Çünkü anarşizm kendi içinde de ayrımları ortaya
koyar. Bireyci anarşizm, sosyalist anarşizm, yeşil anarşizm, insan ile tanrı
arasında olması gerektiğine inanılan otoriteyi, aracıyı reddeden anarşizm
şeklinde devam eder gider.
Yani anarşizmle renklenmiş kişi, kendi inanç
ya da siyasi ideolojisini de eleştirip, benimsediği düşüncenin, benimsenmemesi
gereken uygulamaları da olduğunu söyleyebilecek kişidir. Bu nedenle her inancın
(geniş algıyla inanç - inanmak - yaşam şekli) ve siyasi kesimin kendi içinde
anarşist düşünürleri mevcuttur. (Not: Anarşizmin belirli bir ideolojinin
kıskacında olmadığını belirlemek için kullanılmış anlatım şeklidir. Zira aksi
durumda bazı siyasi görüşlerin anarşizmden beslenmesi mümkün değildir. Bizzat,
anarşizm de bazı siyasi görüşlerle aynı düzlemde olamaz - eşyanın tabiatına
aykırılık...)
Tüm bu anarşist nüansları ortak paydada birleştiren ise
anarşizmin kesişim kümesidir. Kesişim kümesinde, insanların niceliklerine (ırk,
din, millet, kadın, erkek) göre ayrılmasının tehlikesi ve yersizliği, doğanın
tahrip edilmesine karşı duruş, ideoloji ya da inanışların (güzel olacağına
inanılan şeylerin bile) silahla mevcutlandırılmasına, insanı yok eden
menfaatlere başvurulmasına vs. karşı çıkış vardır.
Peki, rock kendisini
neden anarşizme daha yakın gördü ya da anarşizmin kendisi olarak ortaya çıktı?
Rock müziğin gelişim sürecini takip ettiğimizde isyanı görürüz. Kızıl
derilinin beyaz adama isyanını, siyah adamın gırtlaktan gelen sessiz içsel
isyanını, daha sonra savaş ve silahlara isyanı, toplumu eziyete götüren otoriter
kalıplara ve tabusal geleneklere isyanı, emperyalist oluşuma isyanı, bir
diğerinin sırtına çıkılarak yapılan danslara isyanı görürüz. Topluma, diğerine
zarar veren tüm düzensel ve tabusal geleneklere, otoritelere (adı belli olan,
bilinen, otoriteler) isyanı ve bu otoriteleri reddedişi görürüz.
Bu
bağlamda rock felsefesini "aykırı politik görüş" olarak tanımlayabiliriz. Neye
aykırı diye soracak olursak; komünist rejimde komünist otoriteye (otoritenin
altı çizilidir), liberal rejimde liberal otoriteye, teokratik rejimde teokratik
otoriteye, monarşik rejimde monarşik otoriteye , kapitalist rejimde kapitalist
otoriteye aykırı...
Buradan çıkan önemli bir sonuç; rock felsefesi
toplumun sigortasıdır. Rock felsefesi toplumların ve dolayısıyla bireylerin
yaşamını zorlaştıran tüm yapı ve uygulamaları eleştirir, topluma sigortalık
eder.
Topluma sigortalık eder kelimesini “muhalefet” olarak algılarsak;
anarşist felsefe, hiçbir şekilde ve hiçbir zaman iktidarı gözlemez ve iktidarı
arzulamaz. Muhalefet olmayı ve muhalefet olmanın önemini kavrar ve bilir. Bu
nedenle anarşizm, ideolojiler üstü "politik düşünce-görüş" olarak da
algılanabilir. Çünkü eleştirdiği ideolojinin yerine geçme arzusu yoktur. Bu
bağlamda anarşizm hiçbir ideolojiye pratikte alternatif(!) değildir. Burası çok
önemli; anarşizm hiçbir ideolojiye pratikte alternatif değildir. Çünkü kendisini
alternatif olarak görmez. İşte bu nedenle anarşizm sistem ya da otorite değil,
sistem ya da otoritelere çomak ya da sigortadır (güvence anlamında değil, şalter
anlamında... ) .
Rock felsefesini bireye indirgediğimizde rock
felsefesine dahil bir bireyin yaşamı ve öğütleri nasıldır?
Rock
felsefesini benimsemiş birey, birey olmak için araçlar geliştirir, sürüden
ayrılarak daha nitelikli bir yaşam ve düşünce geliştirir kendisine. Öz benliğini
kendi akıl ve mantık süzgecinden geçirerek oluşturur. Kendisini sorgular, öz
gelişim için çabalar. Doğru ya da yanlışları topluma ya da diğerlerine göre
değil kendi aklıyla belirler, sorar, bulur, alır ve kendisiyle ilgili sorduğu
her soruya cevap verecek hale gelir. Kendisini alabildiğine tanır. Ne olduğuna,
ne istediğine, nereye gittiğine, neden yaşamak istediğine ve ne şekilde yaşamak
istediğine, birey olarak kendisi karar verir. Karar için bilimi, aklı ve mantığı
rehber alır. "Doğrular kadar yanlışların da üretildiği ansiklopedik dünyada,
doğru ile yanlış arasındaki farkı görebilmek için ansiklopedik dünyadan daha
fazlasına; kendi aklına güvenmesi ve kendi aklını kullanabilmesi gerektiğini
bilir." Fiziksel ya da psikolojik şiddeti, bir başkasına doğrudan ya da dolaylı
zarar verecek her türlü eylem ve fikirleri reddeder. Bireyin özgürlüğünü
doğrudan ya da dolaylı olarak reddedecek her türlü görüşe, düşünceye ve inanışa
karşı çıkar. Kendisini var etmek isteyen her türlü inanışa ise, diğer inanışlara
gizli ya da aleni yok edim süreçleri geliştirmeyecekse saygı duyar, bu inanış ve
düşünceleri var etmek için çabalar.
Rock felsefesi insaniyeti olan bir
felsefedir. Bu insaniyeti ise duygularından değil, aklından alır. Bu nedenle
tabusal-dogmatik değil, bilimsel ve ussaldır. Her düşünce, inanış ya da kişinin
değil; bir diğerinin özgürlüğünü (istek değil, "özgürlük") yok etmeyi
hedeflemeyen özgürlük talebinin ancak özgürlük olacağını bilir. Buna istinaden
öz benliğini bir diğer düşünceyi yasaklamayacak ya da yok etmeyecek şekilde
oluştururken, kendi düşünce ve yaşayışını da yasaklayacak, zor durumda bırakacak
düşünceye de tabiatıyla karşı çıkar. Bilim ve akılla, farklı olma arzusu ve
sıradanlığı reddetme güdüsüyle gelen kişilik atılımı, tabuların topluma ve
toplumdan bireye doğru verdiği zararı görür, bu nedenle tabusal yaşamı
arzulayanların arzularının da topluma ve bireylere zarar verdiğini bilir.
Toplumun öğrettiği ve ön gördüğü tüm kavramları, davranış şekillerini ve
tepkilerini güdüsünden atar, aklıyla yorumlayarak (gerekiyorsa) yeniden alır.
Ahlaki varlığını tabusallıktan çıkarır, rasyonalize eder. Bu nedenle tabusal
ahlak yerine rasyonalist ahlakı benimser.
Bireysel, toplumsal,
sosyo-ekonomik gelişimi özümserken, gelişimin, bireyden topluma doğru tüm
katmanların faydasına olmasını hedefler. Bu bağlamda “gelişim” kelimesiyle
yetinmez -gelişimin tanımını otoriteye bırakmaz- kendisi yapar ve kıstaslarını
da belirler. İnsaniyet merkezine oturan rock felsefesi, tüm birey ve toplumlarda
yaşamsal kalitenin artırılmasına yönelmeyen hiçbir gelişimi de samimi bulmaz.
Dolayısıyla öteki için ötekini ezen ve toplumları “her ne mazeretle” olursa
olsun ötekileştiren, hiçbir düşünce, inanış ya da fikri kabul etmez ve ussal
iknalara rağmen güdüsel reddi tercih eder.
O halde, kendisini arayan,
tüm tanımları ve kalıpları yeniden oluşturan, toplumun verdiğini değil, kendi
aldığını yaşayan; kül yutmayan, dipdiri, aklı güçlü, kendi yularını kendi
ellerine alabilmiş; en iyisi bu diyene daha iyisi vardır diyebilen, başka
çaremiz yoktu diyene başka çare var diyebilen; insan için insana yasağı; insan
için insanı "gizlemeyi"; insan için insanı insandan uzak tutmayı; insan için
insanı öldürmeyi çare olarak gören her düşünce ve inanışa karşı başka çareler
var diyen, diyebilen; kolaya kaçmayan, hileye başvurmayan her insan, rock
felsefesinin renklerine ulaşmış demektir; "hayatında hiç rock müzik dinlememiş
olsa bile!.."
Rock dolu günler dilerim...